22 Şubat 2014 Cumartesi
ÜTOPYALAR GÜZELDİR
Bazı müzisyenler vardır bir kez dinler ve çok seversiniz
hayatınızın bir parçası olurlar artık hatta kimi zaman hayatınızı değiştirirler
işte tamda böyle bir hikaye anlatacağım sizlere benim gözümden cehennemi
düşleyip insanlarla az iletişim kuran
biri iken bir şarkı ve bir ses ile hayata dönüşümün hikayesini okuyacaksınız
....
Genelde konsere çıkmadan evvel sanatçılar heyecanlı olur bu
normal ama emin olun o gece ki heyecan seviyem sollardı kendisini . Kolay mı
öğretmenim karşımda olacak ilk defa ve ben becerebilirsem teşekkür etmeyi
becereceğim . Bilet en az 10 gün önceden hazır mekana ilk gidişim ses sistemi
iyi olmayan mekanlar ise en sinir
olduğum şey . Bakalım göreceğiz derken içeri giriyorum ses sisteminde sıkıntı
yok gibi süper derken Ceyl’an Ertem
sahnede . O anda bir büyü başlıyor öyle
bir büyü ki o anları makinem çekemiyor bile tüm denemelerim boşa çıkıyor enerjisine ışığına yetişemiyorum imkanı yok
.Etrafa göz gezdiriyorum şöyle bir benden farkı olan pek yok . anlayacağınız
konserin ilk yarısı makineme değil beynime emanet . Birde hasta diyorlar
üstelik bu yüzden 5 6 parçadan sonra ara veriliyor . Anlayacağınız hasta haline
rağmen o hayat dolu hali gülümsemesi naifliği hiç mi hiç değişmiyor . Arada
vakit geçir iken bir ilki yaşıyorum
hayatımda ilk defa bir konserde ara verildiği
için hem üzülüyorum hem içten içe seviyorum . Çünkü makinem ortamın enerjisine alıştı artık
meşhur sol el pozlarından birini çekebilirim . İkinci yarı başlıyor büyü hala
aynı 5 parça falandı derken bizlerin ısrarına dayanamayıp son bakışı okuyor
Cey’lan Ertem hepimiz çakılıp kalıyoruz yazın gezi eylemleri sırasında
kaybettiğimiz ne kadar güzel çocuk varsa hepsi teker teker geçiyor gözümün
önünden film şeridi misali başımı yukarı kaldırıp hepsine selam çakıyorum
.Ölenler gök yüzünde manzarası güzel yerlerden birinde bizleri izliyorlar buna inanmak
istiyorum . Derken gönül dağına
giriyorlar hep bir ağızdan Neşet Ertaş’a saygı duruşunda bulunuyoruz . Bitiyor konser Ceyl’an Ertem ‘in sağlığı bu
kadarına müsaade ediyor eyvallah lafımız yok olamazda zaten mükemmel büyülü bir
gece yaşadık . Konser biterken gök yüzünden beni izleyen Yavuz’dan ve Kanat’dan
müsaade istiyorum ilk defa çünkü her anlamda yaşama dönüş evrem tamamlanıyor o
gece . Geriye bir tek teşekkürü kalıyor
. O hazır bir şekilde ulaşıp ileteceğim o kadar . Şans mı delilik mi
dersiniz bilmem ama yarım yamalak bir
teşekkür etmeyi başarıyorum . Eline
uzattığım Cd’yi “ ütopyalarını unutma “diye imzalıyor.Unutmayacağım diyorum
içimden hep büyüyecek o ütopya
21 Ocak 2014 Salı
GÜLÜMSE
Zor bir süreçten
geçiyoruz bu aralar hepimiz Ocak ayının gelişi tüm ölümlerin sanki şaka gibi
Ocak ayını buluşu unutulamayan hafızalardan çıkmayan anlar tüm bunların
eşliğinde operasyonlar ve sıra ya bende ise ya hayatım ı sevdiğim şehri değiştirmek
zorunda kalırsam korkusu … Üstünden altına her kes yaşıyor bu korkuyu bence bu
günlerde ama kendi kendimize geyiğe vurmayı tercih ediyoruz ki başka türlüsü
çekilmez zaten … Ocak ayı bu tonda gelip geçerken bir adam var ki hepimizi
korkuttu aslında unuttuğumuz çok basit bir şeyi fark ettirdi bize … Düşünüyoruz
kafa yoruyoruz yormasına sorunlara ama biz bunlarla boğuşur iken hayat akıp
elimizden gidiyor … Bunun ayırtına hafta sonu varabildim ben ve ne yazık ki
Nejat İşler hastane de yaşamak için direniyordu . Hala da direniyor bizler onun
için bir iyilik yapalım olur mu dertleri boş verip sevdiklerimizle bil hasa
kırdığımız insanlarla vakit geçirelim ve
hatıralara tutunarak gülümsemeye çalışalım . İlk hatıra benden olsun
mesela Nejat İşler ile ilgili …
Kazım Koyuncu daha kansere karşı direniyordu o zamanlar ben ise Gülbeyaz dizisi ile bir adamı keşfediyordum sonradan çok seveceğim Nejat İşler’i . Gülbeyaz dizisini orda ki Kadir karakterini kim unutabilir ki zaten … Sonra Kazım öldü Gülbeyaz gibi bir dizi zaten çekilmedi ve ben dizi izleme dönemimi çok uzun bir süre kapattım . Derken bir gün Mustafa Hakkında Her şey filmini izlemeye niyetlendim izledim de sonuç daha çok hayran oldum . Hayatı ile pararlel olduğundan olsa gerek serseri hafif psikopat roller hep yakışıyordu Nejat İşler ’e . Sonra bu dediğimi kanıtlayan bir film girdi vizyona Barda filmi … Ailem sağ olsun konusunu anlata anlata aman gitme diye diye ( sanki tanımıyorlarmış ters tepeceğini bilmiyorlarmış gibi ) soluğu sinemada aldım tabi … Hatta sinemada almak kesmedi üstüne kaç kere seyrettiğimi ben bile unuttum . Sonuç tabi mükemmeldi izlediğim her filmde daha çok hayran oldum ona .En sonuda ise Behzat Ç ve Ercüment Çözer tabi ki hala diyecek sözüm yoktur o oyunculuk üzerine . Derken gezi direnişi günleri başladı ülkemde Bodrum’da eylemlerin başını hep o çekti dedim ya serserilik dik başlılık her daim çok yakışmıştı zaten .Ve bir gün haberler Nejat İşler ‘in karaciğeri iflas etmiş ilk tepkim yok artık olmuştu sonra bir haber daha tedaviyi bırakmış yakışıklı ölmek istiyormuş . Hah demiştim içimden tam ona yakışanı bu ama bir yandan yapma daha erken diyordu içim tabi … Hafta sonu son oyununu oynadı bize sağ olsun iyi normale dönüyor diyende var yinede dua edin diyende . Ben ikisini de inanıyorum elden ne gelir ki başka zaten …
Velhasıl bazen böyle
şeyler gerekiyor galiba dozajına olduğu ve sevimli bir şaka olarak kaldığı
sürece tabi . Nejat İşler’in hastane de direnirken bile bana öğrettiği son şeyi
hiç unutmayacağım mesela durumlar ne olursa olsun gülümsemeli arkadaş kendine küçük ufak mutluluklar yaratabilmeli
insan ki ihtiyacı olanlara gülümsemesi ile güç verebilsin yeri geldiğinde .
2 Ocak 2014 Perşembe
HOŞ GELDİN 2014 BİRAZDA ADAM OLACAK ÇOCUK
Aslında 2 gün evvel geldi 2014 ama özellikle karşılamak
için bugünü seçtim çünkü bugün Barış Ağabey ( Barış Manço ) doğum günü ve ben
2014 ‘e içimde bir çocukla girdim bundan sonra duyacağınız her şey benim değil
onun hikayesi esasen … Yazmak için özellikle bugünü seçtim çünkü birazda Barış
Ağabey ile ilgili hikayem …
Şahsen hiç görmedim hatırlamıyorum da ama canlı
izlemişim ( yaş 3 yada 5 olmalı yani
öyle diyor ailem ) o yüzden Barış Ağabey’e dair hatırladığım ilk şey adam olacak çocuk ve dağlar dağlar
şarkısından ibaret evet o şarkıyı çok severdim ve hep adam olacak çocuk programına
katılanları kıskanarak büyüdüm … Daha doğrusu yıllar öyle geçti ve ben hala sebzeleri seven gece yatarken
dişlerini fırçalayan hatta utanmasa her gece süt içecek kocaman bir çocuğa dönüştüm iyi mi ha birde şarkılar
çoğaldı artık dağlar dağlar ile başlayıp arkadaşım eşek ile devam edebiliyorum
şarkı söylemeye … Ha birde içimden hep eh Barış abi aşk olsun diyorum … Bugün
yine öyle günlerden biriydi işte yaşasa 71 yaşında idi şimdi 71 yaşında kocaman
dev bir çınar ve ben hiç olmadığım kadar adam olacak çocuk … Elimde çocukluk
hayalim ve hikayem ile doğru zamanın gelmesini bekliyorum . Doğru zamanı
beklerken vazgeçecek miyim esas soru bu galiba neyse ki cevabını hayatın fon
müziklerinin içinde kaybolurken verdim çoktan asla . Sadece doğru zaman gelecek
ve ben anlatmaya başlayacağım adam olacak bir çocuğun daha hikayesini …
2013 çok iyi gelmişti bana öylede gitti 2014 ‘ü
selamlamaya başladık bile dilerim herkes için hayallerinin bolca gerçek olduğu
bir yıl olur. Biliyor musunuz hayalleri gerçek yapmak zor değil benim hayalim
müzikle dolu bir yaşamdı her daim müzik hep vardı yani şimdi o ses beni nereye
götürür bilmem ama hikayemin başlangıcı son derece basit aslında hoş geldin
yeni yıl iyi ki doğdun ve bu dünyadan geçtin Barış Manço …
22 Aralık 2013 Pazar
MARTI VE BİR PARÇA DÜŞ
“Kendimizi hiçbir zaman sınırlamamalıyız
İstediğimizde her şeyin üstesinden gelebiliyoruz “
Richard Bach- Martı
Dün gece bu sözü koydum önüme ve fonda
müziğim çalarken oturdum düşündüm … Hikayem hikayemden bana geriye kalan ve
beni ben yapanlar hikayemin değdiği hikayeler ve en nihayetinde ne zaman
başlayıp ne zaman bitmesi gerektiği … Gece yatabildiğim de 2 falandı günlük ama
hikayemin bittiğine yüzde yüz emindim … Çünkü zamanında yola çıktığım hikayem
şimdi bana bir martıyı ve beraberinde düşümü getirmişti . Bunun için hikayemi
başlatana teşekkür etmek gerekir miydi gerekirdi elbette ama bunu onun hiç
haberi olmadan kendi kanatlarımla ve kendi düşüm ile uçmayı öğrenerek yapabilirdim
zaten . Tabi öncelikle martı ile tanışma hikayem …
Yaşadığım şehir yaydığı enerji ve o
enerjiye çarpılmış ben .Deyim yerinde ise elimde zaten bitmiş hikayem ile yeni
hikayelere yol açacak işareti bekliyordum nasıl bulacağım konusunda ise sadece
elimde olan kayıp kasetlerden emindim yola çıkmamı sağlayan yolumu da gösterir
idi elbette …Sonrası aynen öyle oldu zaten kasetlerim Yaşar Kurt’un Martısı
bana parçayı her dinlediğimde kesin okumalıyım dediğim hikayeyi Martı
Jonathan’ı bıraktı avucuma al dedi bu senin yeni hikayen … Sıkıca sarıldım
hikayeye ayakta düş görebilir mi bir insan bundan hala emin değilim ama
biliyorum sanırım hem hayata karışıp hem düş görebilir bir insan …
Gerçi Martı biraz bozulacak olsa da işte
yeni hikayem ötekisinin bitmesi gerekiyor muydu evet gerekiyordu her
pazartesi kaçta yatarsam yatayım sabah
ezanında sadece tek bir sese uyandığımı kimsenin bilmesine gerek yok hem
esas sihir nedir biliyor musunuz
kendiniz hayalinize eşlik eden fon müziği ve o müziğin çevresinde toplanan yol
arkadaşlarınız … Unutmayalım lütfen olur mu herkes düş görür ama herkes iyi yol
arkadaşına denk gelecek kadar şanslı değildir . Yani o martı benim şansım şimdi
o halde perde ve müzik …
12 Aralık 2013 Perşembe
SULTAN SÜLEYMAN'I AĞLATAN ADAM
Sultan Süleyman 'ı ağlatan adamdır bence Mabel Matiz .Ne zaman dinlesem hep geçmişe döner aklım . Bazen olur ya canınız o kadar sıkkındır ki size iyi gelen tek şey şehrin ışıklarına bakmaktır …Yine öyle gecelerden biri idi bir mucize olmalı diyordum içimden bir mucize olmalı artık ve ben müziğin gücüne yeniden inanmalıyım . Çok iyi hatırlıyorum bunu içimden geçirip hadi canım demiştim her şey kirli iken temiz kalan bir müzik olacak öyle mi diyerek bu konuda saflığımla dalga bile geçmiştim . Sonunda saf yanım kötümser yanı mı yenmiş gayri ihtiyari radyoyu açmıştım … Derken bir ses tırnak kontrollerini hiç sevmediğinden bahsederek beni gülümsetti beni sonrada zaman şarkısı ile özüme döndürerek gri bir koridordan içeri soktu beni … Şehir desen zaten gri ve soğuk o zamanlar ben desen yüzümü gülümsetecek bir sese hasret kısaca müziğim tam geldi beni buldu … Mabel Matiz ve müziği ile böylece tanıştım işte bundan 2 sene evvel . Zaman şarkısından sonra önce öteki geldi daha çok sevdim ardından filler ve çimen ile ötekim ile barıştım ne çayı nede sigarayı severim üstelik en nihayetinde sevdiği sanatçılardan coverladığı parçalarla tanıştım ki ben buna müzikal devrimim diyorum …
Derken çoğunluğun Mabel Matiz’i tanıdığı yaşım çocuk albümü ve zor değil şarkısı . İtiraf edeyim zor değile ısınamayanlardanım . Yaşım Çocuk albümünü benim için özel yapan Krallar ve Kanat Güner ismidir hatta . Albüm çıkma sürecinde krallar şarkısını ve şarkıda geçen “ Ahıra girmeyen bir koçtum ot buldukça uçtum” sözünü duyduğumda gülümsedim yine yaşım çocuk albümüne erkenden bu sefer sesli bir hoş geldin dedim içimden. Kanat Güner ismini duydukça sızlayan yanımı kontrol ettim çok şükür hazırdı sızlamaya .Krallardan sonra yaşı çocuk yıllar saçlarıma alaimisema ve ölü pantolon geldi sırası ile . Yıldız Tilbe’nin aşk yok olmaktır parçasını ve kendi bestesi sefil çıplak korkusuzu bambaşka bir yere koyuyorum ilk dinlediğimde nasıl çarpıldıysam artık onlara o his hiç geçmedi bende …
Yaşım çocuğu hatmederken benim şehir griden maviye dönünce sıra geldi konserlere . Söz vermiştim kendime şehrin griliği olmayacaktı sahnede izlerken onun renkliliğini bozmasına izin vermeyecektim şehrin . İlk konser bilmem kaçıncı kez çarpılma canlı iyi demişlerdi gidenler doyamazsın diyen de yoktu Sezen Aksu coverı pişman olduğun zamanı izlerken donar kalırsın şarkı bitene kadar diyende. Hepsini bizzat 3 konserde yaşama deneyimi bana düştü tabi …
Bugünlerde ilk ödülünü aldı Mabel Matiz yani onun senesi idi bu sene . Şaşırmayanların başında gelenlerdenim geç bile kalındı hatta . Çünkü o hem aradan geçen zamana ve yıllara gittiğim konserlere inat kar yağmayan bir şehirde bahar gelse konserde bulsam kendimi hayali kurduruyor bana hem de Sezen Aksu’nun Sultan Süleymanını alarak bambaşka bir şeye çevirdi ve ister kabullenin ister reddedin yaz boyu hepimize ağıt yaktırmayı başardı . Denenmemişti evet çünkü buda Mabel Matiz farkı zaten . Daha nice ödüllere ve nice şarkılara Mabel Matiz müzik hep ışığın olsun .
Derken çoğunluğun Mabel Matiz’i tanıdığı yaşım çocuk albümü ve zor değil şarkısı . İtiraf edeyim zor değile ısınamayanlardanım . Yaşım Çocuk albümünü benim için özel yapan Krallar ve Kanat Güner ismidir hatta . Albüm çıkma sürecinde krallar şarkısını ve şarkıda geçen “ Ahıra girmeyen bir koçtum ot buldukça uçtum” sözünü duyduğumda gülümsedim yine yaşım çocuk albümüne erkenden bu sefer sesli bir hoş geldin dedim içimden. Kanat Güner ismini duydukça sızlayan yanımı kontrol ettim çok şükür hazırdı sızlamaya .Krallardan sonra yaşı çocuk yıllar saçlarıma alaimisema ve ölü pantolon geldi sırası ile . Yıldız Tilbe’nin aşk yok olmaktır parçasını ve kendi bestesi sefil çıplak korkusuzu bambaşka bir yere koyuyorum ilk dinlediğimde nasıl çarpıldıysam artık onlara o his hiç geçmedi bende …
Yaşım çocuğu hatmederken benim şehir griden maviye dönünce sıra geldi konserlere . Söz vermiştim kendime şehrin griliği olmayacaktı sahnede izlerken onun renkliliğini bozmasına izin vermeyecektim şehrin . İlk konser bilmem kaçıncı kez çarpılma canlı iyi demişlerdi gidenler doyamazsın diyen de yoktu Sezen Aksu coverı pişman olduğun zamanı izlerken donar kalırsın şarkı bitene kadar diyende. Hepsini bizzat 3 konserde yaşama deneyimi bana düştü tabi …
Bugünlerde ilk ödülünü aldı Mabel Matiz yani onun senesi idi bu sene . Şaşırmayanların başında gelenlerdenim geç bile kalındı hatta . Çünkü o hem aradan geçen zamana ve yıllara gittiğim konserlere inat kar yağmayan bir şehirde bahar gelse konserde bulsam kendimi hayali kurduruyor bana hem de Sezen Aksu’nun Sultan Süleymanını alarak bambaşka bir şeye çevirdi ve ister kabullenin ister reddedin yaz boyu hepimize ağıt yaktırmayı başardı . Denenmemişti evet çünkü buda Mabel Matiz farkı zaten . Daha nice ödüllere ve nice şarkılara Mabel Matiz müzik hep ışığın olsun .
MERHABA
2 senedir yazmamışım şaka gibi bence de evet :)))Neyse buralardayım artık 3 senenin özetini bol bol geçeriz geçmesine ama öncelik bu yazda ...
Söylesenize hangimiz unutabiliriz bu yazı .ben unutamam çünkü kendi devrimim oldu bu yaz sonun da birileri renk devrimi yspmayı ve ağaçları düşündü çünkü . Aslında ağaçlar ilk emek sineması yıkılırken koca bir çınar devrildi aslında ama sesi çıkmadı yada öyle zannedildi çünkü o çınarın sesine Gezi parkı ağaçları eşlik etti sonunda dur dediler ... Kayıplar elbette olacaktı hangi direnişin kayıpsız olduğu görüldü . Ahmet, Ethem ,Ali İsmail Abdullah ve diğerleri hatta uyansın diye her gün dua ettiğimiz Berkin Elvan bunların hiç biri unutulmayacak hepsi içimizde apayrı bir insan yanımızın kanayan birer parçası ama benim gezimde umut vardı . Bazıları hala görmedi ama bir şeyi çok iyi gösterdi gezi biz bizim kuşak zannettiğiniz gibi koyun değil ... Her şeyi peşinen kabullenen sessiz insanlar hiç değil ...
Böyle işte konuşuruz anlatırım uzun uzun da kaç sene geçti yahu sana bir ad bulmak lazım ... Aman onu da buluruz artık buradayım çok çene çalıp çok başını ağrıtacağım ama öncelikle güzelce bir temizlik tasarımını falan yenileyelim sonra devam ederiz ...:))
28 Kasım 2010 Pazar
BİR SANATÇIYI YARGILAMADAN ÖNCE
Efendim müzik dünyasının son zamanlarda tartışma konusu malum.Bizler ister hoşlanalım ister hoşlanmayalım Hayko Cepkin kendisini izlemeye gelen (Aslında orada ne işi olduğunu hala anlamadığım) mafya kılıklı ne konserle nede Hayko ile ilgisi olmayan bir adamı dövdü ve ortalık karıştı.Herkes uzman kesildi vay efendim sanatçılık sınırıdır nasıl yapar diyende oldu ellerine sağlık diyende.Ben olayın üzerinden bir kaç gün geçmesini bekledim özellikle izlediklerimi okuduklarımı daha rahat muhakeme edip yanlış bir yorum yapmamak için.
Bu sayfanın okurları iyi bilir ki Hayko Cepkin fanı değilimdir yani illa canlı dinleyeceğim diye bir derdim yoktur.Ha müzisyenliğine saygı duyarım iyi bir müzisyendir hatta Türkiye'de en iyi brutal vokallerden biridir müziğimize çok şey katmıştır o ayrı ama ben müzisyenliğinden çok kişiliğine hayranımdır Hayko'nun şu zamana kadar okuduğum haberlere ve disko kralı programından edindiğim izlenime göre...Peki bu olaydan sonra görüşlerimde değişen ne oldu.Şunu gönül rahatlığı ile diyebilirim ki değişen bir şey olmadı aksine Hayko'nun gözümde olan değeri arttı ve anladım onu.Anlık bir öfke veya sinire yenik düşmenin ne demek olduğunu ve ne tür sonuçlar doğuracağını hayat bana bu olaydan çok önce öğretmişti çünkü...
Son sözüm vay efendim nasıl yapar tarzı cümleler ile onu yargılayanlara empati nedir bilir misiniz bu konuda bilginiz var mı bilemem.Bilmiyorsanız söyleyeyim empati kendini karşındaki insanın yerine koymaktır.Bir an olsun durun ve düşünün bakalım onun yerinde siz olsanız ne yapardınız?Hepimizin cevabı birleşir bu noktada herhalde o halde eleştirdiğiniz ve size tuhaf gelen şey nedir? Sadece bu olayda değil günlük hayatta karşılaşılan olaylarda öncelikle empati yöntemini denemeyi sonra yargılayıp konuşmayı ilke edinelim lütfen.Herkese saygılar...
Bu sayfanın okurları iyi bilir ki Hayko Cepkin fanı değilimdir yani illa canlı dinleyeceğim diye bir derdim yoktur.Ha müzisyenliğine saygı duyarım iyi bir müzisyendir hatta Türkiye'de en iyi brutal vokallerden biridir müziğimize çok şey katmıştır o ayrı ama ben müzisyenliğinden çok kişiliğine hayranımdır Hayko'nun şu zamana kadar okuduğum haberlere ve disko kralı programından edindiğim izlenime göre...Peki bu olaydan sonra görüşlerimde değişen ne oldu.Şunu gönül rahatlığı ile diyebilirim ki değişen bir şey olmadı aksine Hayko'nun gözümde olan değeri arttı ve anladım onu.Anlık bir öfke veya sinire yenik düşmenin ne demek olduğunu ve ne tür sonuçlar doğuracağını hayat bana bu olaydan çok önce öğretmişti çünkü...
Son sözüm vay efendim nasıl yapar tarzı cümleler ile onu yargılayanlara empati nedir bilir misiniz bu konuda bilginiz var mı bilemem.Bilmiyorsanız söyleyeyim empati kendini karşındaki insanın yerine koymaktır.Bir an olsun durun ve düşünün bakalım onun yerinde siz olsanız ne yapardınız?Hepimizin cevabı birleşir bu noktada herhalde o halde eleştirdiğiniz ve size tuhaf gelen şey nedir? Sadece bu olayda değil günlük hayatta karşılaşılan olaylarda öncelikle empati yöntemini denemeyi sonra yargılayıp konuşmayı ilke edinelim lütfen.Herkese saygılar...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)